AB’de Yerel Yönetim Organizasyonları
Avrupa Birliği, vatandaşlarına daha iyi hizmet verebilmek ve vatandaşların kamu işlerinin sevk ve idaresine aktif olarak katılmalarını sağlamak için halka en yakın yönetim birimi olan yerel yönetimlerin gelişimine büyük önem vermektedir. Özerk yönetimlerin korunmasının ve güçlendirilmesinin, demokratik ilkelere ve idarede âdemi merkeziyetçiliğe dayanan bir Avrupa oluşturulmasına önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir. AB fonlarının kayda değer bir bölümü yerel ve bölgesel yönetimlerin daha iyi çalışabilmeleri için ayrılmıştır.
Avrupa Birliği'nde tek bir yerel yönetim sistemi bulunmamaktadır. AB, yerel yönetimlerin örgütlenme tarzı ve görev ayrımı gibi yerel yönetim sistemine ilişkin konularda üye ülkelere herhangi bir yaptırımda bulunmamaktadır ve bu nedenle üye ülkelerin yerel yönetim sistemlerinde farklılıklar bulunmaktadır. Ancak, AB sınırları içerisinde yerel yönetimler için ortak bir yönetişim kavramı geliştirilmektedir. Bu anlayışın en temel özelliği, demokratik ve katılımcı bir yönetimin desteklenmesidir.
AB tarafından 2001 yılında yayınlanan Beyaz Kitap'ta benimsenen 'İyi Yönetişim' ilkesine göre, yönetimler şu özellikleri gerçekleştirmeli ve sürdürülebilir kılmalıdır:
-- Yerel yönetimlerin çalışmaları vatandaşların denetimine açık olmalıdır,
-- Kamu hizmetleri etkin, şeffaf ve katılımcı bir şekilde sunulmalıdır.
AB'de tek bir yerel yönetim sistemi olmamasına rağmen, AB genelinde yerel yönetimlere özgü ortak özelliklerden bahsetmek mümkündür. Örneğin, eşit ve genel oya dayanan gizli seçim sistemine göre seçilmiş belediye başkanlarıyla, aynı seçimlerde seçilen belediye meclisleri, sistemin temelini oluşturur. Belediye başkanları, belediye meclisine hesap verir konumdadır.
Ayrıca, merkezi hükümetlerle yerel yönetimler arasında belirlenmiş bir ast-üst ilişkisi yoktur. Yerel yönetimler merkezi hükümetlerin belediyeleri ilgilendirebilecek konularda alacağı kararlara aktif bir aktör olarak katılırlar.
Avrupa Konseyi tarafından 1985 yılında kabul edilen Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, yerel yönetimlere, kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü, kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yönetme hakkı tanımaktadır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Türkiye tarafından 1988 yılında imzalanmış; 1991 yılında 3723 sayılı yasa ile TBMM tarafından onaylanması uygun görülmüş ve 1992'de 92/3398 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanmıştır.
Mali kaynakların paylaşımında ise merkezi hükümetle yerel yönetim arasındaki gelir dağılımına, uzlaşma yoluyla karar verilir. Avrupa'daki belediyeler kendi öz kaynaklarını kullanma ve bunları geliştirme bakımından da ileri aşamalardadırlar.
AB'nin benimsediği 'yerindenlik' ilkesi (subsidiarity) yerel yönetimlerin yetkilerinin büyük ölçüde genişlemesine yol açmıştır. Yerindenlik, kamu projelerinin ölçeklerine ve yapılarına göre, onlara en uygun yerel veya merkezi otorite tarafından tasarlanıp, uygulanması demektir. Aynı şekilde, 'katılımcılık/ortaklık prensibi' de AB fonlarının, yararlanacak kişilere mümkün olan en yakın yönetim birimince programlanması ve uygulanmasını öngörür. Bu çerçevede, AB'de belediyeler, geleneksel hizmetler yanında eğitim, kültür sanat ve sporun geliştirilmesi konusunda daha geniş yetkilere sahiptirler. Sosyal refahı sağlamaya yönelik merkezi yaklaşımlar da, yerel yönetimlere devredilmiştir. Örneğin işsizlikle mücadele ve ekonominin canlandırılması ile ilgili yetkiler belediyelere aittir.