EDEBİYATTA LALE
Bana Kara Diyen Dilber

Bana 'kara' diyen dilber
Gözlerin kara değil mi
Yüzünü sevdiren gelin
Kaşların kara değil mi

Boyun uzun belin ince
Yanakların olmuş konca
Salıverirsin kolunca
Beliğin ince değil mi

Utanırım akar terim
Güzellikte yok benzerin
En sevgili makbul yerin
Saçların kara değil mi

Beni 'kara' diye yerme
Mevlam yaratmış hor görme
Ala göze siyah sürme
Çekilir kara değil mi

Hind'den Yemen'den çekilir
Gelir Bağdad'a dökülür
Türlü taama ekilir
Biber de kara değil mi

Göllere konan kuğunun
Kanadı beyaz çoğunun
Çöldeki Arap beyinin
Çadırı kara değil mi

İller de konup göçerler
Lale sümbül biçerler
Ağalar beyler içerler
Kahve de kara değil mi

Evlerinde sular akar
Güzelleri göze bakar
Hublar yanağına sokar
Sümbül de kara değil mi

Karac'oğlan der maşallah
Bir gün görürüm inşallah
Kara donludur Beytullah
Örtüsü kara değil mi

Karacaoğlan
Türkü

Her sabah her sabah gelir geçerler
Dünyalar durdukça durası kızlar
Bir vefa görmedim kaşı karadan
Allah'ım muradı veresi kızlar

Kızlar güzel güzel aslı huriden
Yeryüzünü lale sümbül bürüden
Kasvetli gönlümün gamın eriden
Karanlık gecemin çırası kızlar

Donadaydım yeşil ile al ile
Besliyeydim şeker ile bal
Boğum boğum al kınalı al ile
Gelin olup bize varası kızlar

Karac'oğlan bir sümbülcük yetirsem
Yetirsem de gölgesinde otursam
Kulağı küpeli bir yar getirsem
Babamın evine giresi kızlar

Karacaoğlan

Ey Peri Cihana Sen Gibi Dilber

Ey peri cihana sen gibi dilber
Ne geldi ne gelir ne gelse gerek
La'lin gibi Lokman tiryak-ı ekber
Ne buldu ne bulur ne bulsa gerek

Cefaya başladı kadd-i mevzunum
Ta arşa dek çıktı ah-ı derunum
Böyle giderse bu çeşm-i pürhunum
Ne güldü ne güler ne gülse gerek

Ey alem-i hüsnün sahip-kıranı
Öldür kelp rakibi verme emanı
Öldürmezsen kendi elinle anı
Ne öldü ne ölür ne ölse gerek

Bunca dem akarken gözümden yaşlar
Vaad etmiş iken silmeğe dilber
Ahdine durmadı ol peri-peyker
Ne sildi ne siler ne silse gerek

Gevheri güzeller gitti yabana
Lale gibi çıktı ol mah meydana
Bu cihana benim gibi merdane
Ne geldi ne gelir ne gelse gerek

Gevheri
   
Erişti nevbahar eyyamı
Açıldı gül-ü gülşen
Çemenler döndü ruy-i yare
Rengi lale vü gülden

Açıldı dilberin ruhsarı gibi laleler güller
Yakıştı zülf-ü huban veş zemine saçlı sümbüller
Nevasaz olmada bin şevk ile aşüfte bülbüller
Çerağan vakti geldi lalezarın didesi ruşen

Nedim
Şehriyara buldı alem devletinde itidal
Lalelerle geldi bağa başka bir hüsnü cemal
Ruz-ü şeb kılmak da gülşen lutf-ı teşrifin hayal
Lale faslı iyd hengamı bahar eyyamıdır

Nedim

Laleli

Lalelim
Lalelide oturur
Laleli, lale olur lalelimden

Laleliden gecilir
Lalelimden gecilmez!

Orhan Murat Arıburnu

   
Bahçelerden Uzak

İstemem artık ışık rayiha renk alemini
koklamam yosma karanfille beyaz yasemeni
Beni bir lahza müsait bulamaz idlale
Ne beyaz bakire zambak ne ateşten lale
..........
..........

Yahya Kemal Beyatlı
Bir Sâkî

O muğbeçeyle tanıştımdı Lâle Devri'nde,
Fütâdegânına son bir piyâle devrinde.

On altı yaşına dâhil o şûh-ı Sa'd-âbâd,
Cihânı verdi idi ihtilâle devrinde.
..........
..........

Yahya Kemal Beyatlı
   
Mohaç Türküsü

Bizdik o hücumun bütün aşkıyle kanatlı;
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.

Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!

Fecrin daha bir ülkeyi parlattığı gündü;
Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.

Gül yüzlü bir afetti ki her pusesi lale;
..........
.....
Yahya Kemal Beyatlı

Lale Devri

Ne olur İstanbul'u böyle ağlatmayın
Biraz sevindirin şu sokakları ya da
Gelin benimle bir akşam, Kumkapı'da
Balıkçı meyhanelerinde sabahlayın

Her sabah güneşi doğarken seyredelim
..........
..........

Ümit Yaşar Oğuzcan

 
 
»İSTANBUL’UN LALE BAHÇELERİ
»KRONOLOJİK SERGİ